18 Nisan 2016 Pazartesi

Plüton

Solar System Template Final.png

                                                            PLÜTON

Plüton, formal adı 134340 Pluto, Güneş Sistemi'nde bilinen en büyük ikinci cüce gezegen ve doğrudan Güneş'in etrafında dönen en büyük on birinci cisim. Önceleri gezegen olarak sınıflandırılmıştır. Plüton, birçok cismi barındıran Kuiper kuşağı'nın en belirgin üyelerinden biridir.
Plüton, diğer Kuiper kuşağı üyelerine benzer biçimde taş ve buzdan oluşmaktadır; ancak bu kuşaktaki gezegenlere nispeten oldukça küçüktür. Kütle ve hacim olarak Ay'dan yaklaşık olarak beşte biri kadardır. Plüton, eksenindeki eksantrik (dış merkezli) eğim sayesinde yörüngesinin yaklaşık olarak 1/6'lik bir kısmında Güneş'e Neptün'den daha yakındır.
Plüton
Plüton, 1930'da keşfedildiğinden 2006 yılına kadar, Güneş Sistemi'nin dokuzuncu gezegeni olarak değerlendirilmiştir. 1970'li yıllardan sonra Güneş Sistemi'nin dışında bir cüce gezegen olan 2060 Chiron saptanana kadar küçük bir gezegen olarak düşünülen Plüton'u, gezegen olma statüsü tartışılmaya başlanmıştır. 20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılın başlarında Güneş Sistemi'nin dışında Plüton'a benzeyen birçok cisim tespit edilip 2005'te buna Plüton'dan yaklaşık %27 daha büyük olan Eris eklenmiştir. 24 Ağustos 2006'da, Uluslararası Astronomi Birliği (IAU ya da UAB) Güneş Sistemi'nde bir gezegen olmanın koşullarını tanımlamıştır. Bu tanımlama sonrasında Plüton gezegenlikten çıkartılmış, Eris ve Ceres ile birlikte yeni bir küme olan "Cüce Gezegenler" diğer bir adıyla "Kuiper Kuşağı" sınıfına dahil edilmiştir.[2] Böylece Plüton yeniden sınıflandırılmış, küçük gezegenler dizinine eklenmiş ve astronomik adı yani numarası 134340 olarak değiştirilmiştir. Plüton, bazı araştırmacılar tarafından hâlâ gezegen olarak onaylanmaktadır.
Plüton'un en büyük uydusu Charon, Plüton'un yarısı büyüklüğündedir ve bazı bilim insanlarınca ikili uzay sisteminde gösterilir, çünkü yörüngesi başka bir ağırlık merkezinin içinde yer almaz. IAU tarafından Plüton cüce gezegen sınıfına alınana dek geçen sürede, Charon, Plüton'un uydusu olarak kabul edilmiştir.Flüton'un bilinen iki küçük uydusu daha vardır, bunlar Nix ve Hydra'dır. Bu uydular 2005'te saptanmıştır.Ayrıca New Horizons uzay aracı Plüton'un Dağlarının 3.500 metre olduğunu bulmuştur ve uydunun içinde Plüton'u bulan kişinin külleri vardır. Bunun nedeni ise kişinin Plüton'a giden uydunun fırlatılışı göremeden önce ölmesidir.
Plüton'un en büyük uydusu Charon, Plüton'un yarısı büyüklüğündedir ve bazı bilim insanlarınca ikili uzay sisteminde gösterilir, çünkü yörüngesi başka bir ağırlık merkezinin içinde yer almaz. IAU tarafından Plüton cüce gezegen sınıfına alınana dek geçen sürede, Charon, Plüton'un uydusu olarak kabul edilmiştir. Plüton'un bilinen iki küçük uydusu daha vardır, bunlar Nix ve Hydra'dır. Bu uydular 2005'te saptanmıştır. Ayrıca New Horizons uzay aracı Plüton'un Dağlarının 3.500 metre olduğunu bulmuştur ve uydunun içinde Plüton'u bulan kişinin külleri vardır. Bunun nedeni ise kişinin Plüton'a giden uydunun fırlatılışı göremeden önce ölmesidir.



                                   KEŞFİ

1840'da, klasik mekaniğin kullanılmasıyla, Urbain Le Verrier tarafından Uranüs'ün yörüngesindeki kuşkular analiz edildi ve henüz saptanmamış bir gezegen olan Neptün'ün konumu tahmin edildi.19. yüzyıldan sonra yapılan gözlemlerde, Uranüs'ün yörüngeleri üzerindeki kuramlar, Neptün'ün ayrı bir gezegen olarak kabul edilmesi konusunu tartışmaya açtı. 1894'de, varlıklı bir Bostonlı olan Percival LowellLowell Gözlemevi'ni kurdu, Lowell'in 1894'te Flagstaff, Arizona'da başladığı astronomik arayışlar sonucunda, Neptün'ün gözlenmesi imkânlı hale geldi ve Neptün Lowell tarafından "X Gezegeni" olarak düşünüldü. Ancak yeni bir X gezegeninin (bilinmeyen gezegen) varlığından daha şüphe ediliyordu. 1909'da, Lowell ve William H. Pickeringböyle bir gezegen için çeşitli gök koordinatları önerdi. Lowell'in 1916'daki ölümüne dek yapılan çalışmalardan bir sonuç alınamadı. 19 Mart 1915'te, Lowell Gözlemevi'nde Plüton'un iki fotoğrafının çekilmesine rağmen, bu yeni cisim fark edilemedi.
Lowell'in ardından, Constance Lowell'in Percival'le on yıl süren miras hukuku mücadelesi nedeniyle, milyon dolarlık gözlemevi işleyemez duruma geldi. Özetle X Gezegeni 1929'a kadar aranamadı.Bu tarihten sonra Vesto Melvin SlipherClyde Tombaugh'a Plüton'u saptama görevini verdi.Kansas'tan gelen Tombaugh, Lowell Gözlemevi'nde Slipher'in yaptığı çizimlerden etkilendi.
Tombaugh iki hafta arayla çekilmiş fotoğraf çiftlerinde sistematik imajlama yoluyla, fotoğrafları karşılaştırarak, herhangi bir nesne değişikliği olup olmadığını araştırdı. Araştırmalarında bakış değişiklikleri saptama metoduna göre işliyordu ve böylece fotoğraflar arasında konum ve karşılaştırıcı kullanıyordu. Bu sistem levhaları hızla aşağı ve yukarı yönlerde değiştirerek görünüşü değişmiş olan herhangi bir nesnenin deviniminin sanal görüntüsü yaratılabiliyordu. 18 Şubat 1930'da Tombaugh, aynı yılın Ocak 23 ve 29'unda çektiği iki imaj arasında önemli bir görüntü devinimi olduğunu fark etti. 21 Ocak'ta çekilen çözünürlüğü iyi olmayan bir fotoğraf da bu yeni cismi onaylıyordu.Daha sonra yapılan dikkatli gözlemler de bu yeni cismi onayladı ve 13 Mart 1930'da Harvard Kolej Gözlemevi Plüton'un saptandığını duyurdu.
A young man in his mid-twenties, wearing glasses, a white shirt, tie and long trousers, stands in an open field, next to a Newtonian telescope resting on the ground and tilted towards the sky. The telescope is taller than him, and is about eight inches in diameter. His right hand is resting up on the barrel, and he looks slightly past the telescope, out to the left.

                                           AD
Bu keşif tüm dünyada yankı uyandırdı. Bu yeni cismi adlandırma hakkına sahip olan Lowell Gözlemevi'ne Atlas'tan Zymal'e kadar 1000'i aşkın isim önerisi geldi. Tombaughbaşka bir isim bulunup kalıplaşmadan, bu yeni cismin adlandırılması gerektiğini Slipher'e bildirdi.[16] Slipher önce Zeus adını teklif etti, ardından Percival ve son olarak da kendi ilk adı olan Constance'yi önerdi. Bu öneriler kabul görmedi.
Plüton adı o dönemde on bir yaşında Oxfordlu bir öğrenci olan Venetia Burney (1918–2009) tarafından ortaya atıldı. Venetia, gökbilimin yanı sıra klasik mitolojiyle de ilgileniyordu. Plüton'un da muhtemelen karanlık ve soğuk bir gök cismi olduğunu düşündüğü için bu yeni cisme klasik mitolojide yer altı dünyasının tanrısı olarak kabul edilen "Plüton" adını önerdi. Bu fikir Oxford Üniversitesi'nde eski bir kütüphaneci olan dedesi Falconer Madan ile yaptığı bir sohbet sırasında aklına gelmişti. Madan bu düşünceyi, Professor Herbert Hall Turner'e aktardı. Turner de bu düşünceyi ABD'deki meslektaşlarına aktardı.
Cisim resmî olarak 24 Mart 1930'da kabul edildi. Lowell Gözlemevi'nin her üyesine üç isimden oluşan küçük bir liste sunuldu ve bu listeden bir ismi seçmeleri istendi. İsim adayları Minerva (başka bir astroitin ismi olarak kabul edildi), Cronus (döneminde pek sevilmeyen bir astronom olan Thomas Jefferson Jackson See tarafından önerildiği için değer yitirdi) ve Plüton'du. Plüton oy birliğiyle seçildi. Bu ad 1 Mayıs 1930'da duyuruldu. Bu duyurunun üzerine dedesi Madan, Venetia'ya 5 paund ödül verdi.

                                DÖNÜŞ

Plüton'un yörüngesi görece dış merkezlidir. Tutulum düzlemiyle 17 derecelik bir açı yapar ve günberide 29,7 AB'den (Neptün'ün yörüngesi içinde) günötede 49,5 AB'ye kadar uzanır. Plüton kendi ekseni etrafında 6,39 dünya gününde döner. Plüton'un ekseni Uranüs ile benzerlik gösterir, yörüngesel eğimi 120° kadardır. Bu yüzden Plüton'daki mevsimsel değişim uç noktalara ulaşır. Plüton'dagündönümlerinde yüzeyin dörtte biri aydınlıkken kalan kısım karanlıktır; dörtte üçü karanlıkken ise dörtte biri aydınlıktır. Gezegendeki bir yıl 248,3 dünya yılına karşılık gelir, yani Plüton'un Güneş'in etrafındaki dönüşü yaklaşık 248 Dünya yılı sürer.

                                              


X Gezegeni ve Plüton'un gezegen olduğu düşüncesinin ortadan kalkması


Plüton'un küçük oluşu ve yörüngelerindeki çözümsüzlük; Lowell'in X Gezegeni düşüncesi üzerinde kuşkuların ortaya çıkmasına neden oldu. 20. yüzyıl boyunca Plüton'un kütlesi gözden geçirildi. 1978'de, Plüton'un uydusu olan Charon'un keşfiyle; Plüton'un kütlesinin ölçümü olası hale geldi. Plüton'un kütlesi Uranüs'ün yörüngelerindeki tutarsızlıklar nedeniyle net hesaplanamasa da; kabaca Dünya'nın %0.2 olarak kabul edildi. Sonraki dönemlerde, X Gezegeni üzerinde Robert Sutton Harrington tarafından önemli çalışmalar yapıldıysa da bu araştırmalar başarısızlıkla sonuçlandı. 1992'de Myles StandishVoyager 2'nin 1989'da Neptün'e yaptığı uçuşta elde ettiği bilgileri kullanarak, Uranüs'ün çekim gücünün Plüton'a etkisini saptadı ve bu bulgu Plüton'un kütlesinde %0,5'lik bir değişime gidilmesi gerektiğini gösterdi. Bu bilgiler, galaksi'de yeni bir X gezegeni olması gerektiği düşüncesini ortadan kaldırdı. Bugüne geldiğimizde, önemli bilim insanlarının çoğu, "X Gezegeni"ni kabul etmemektedir. Bunun yanında, Lowell'in 1915'te konumlandırdığı X Gezegeni'nin verileri; bugün Plüton'un konumlandırılışı ile tutarlılık göstermekte olsa da; Ernest W. Brown bunun bir rastlantıdan ibaret olduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak, "X Gezegeni" Samanyolu Galaksisi'ndeki olması varsayılan dokuzuncu gezegeni ifade eder. Plüton'un yörüngesinin Neptün'e tabii oluşu ve bu gezegenin diğer gezegenlere oranla oldukça küçük olması nedeniyle gezegen olarak görülmemesi; X Gezegeni fikrinin ortadan kalkmasına katkı sağlamıştır. Ayrıca Kuiper Kuşağı'nda 70.000'e yakın plütonsu gök cisminin bulunuşu da Plüton'u yalnızca Kuiper'in bir üyesi olarak görmek gerekliliğini doğurmuştur.Hatta 2005'te keşfedilen Eris adlı cismin, Plüton'dan daha büyük olduğu sonucuna varılmıştır.Tüm bunlardan sonra Plüton, 2006 Prag'da gerçekleştirilen Uluslararası Astronomi Birliği toplantısında gezegenlikten çıkarılmış ve cüce gezegen sınıfına koyulmuştur. Plüton 2008'de alınan yeni bir kararla; bu sınıftan da alınarak Plütonumsu sınıfına yerleştirilmiştir.


                                           FİZİKSEL ÖZELLİKLER 

                             
                                


Plüton'un yörünge hızı 4.666 km/sn ve kütlesi 1.305×10²² kg'dir. Yüzey sıcaklığı yaklaşık -238°'dir.Plüton'un yüzeyinin bu denli soğuk olmasının sonucunda; zaman zaman sahip olduğu ince atmosfer dahi buz tutar.
Plüton'un görsel parlaklık basamağı ortalama 15.1 olup, günberide bu rakam 13.65 olur. Plüton'u görüntülemek için yaklaşık 30 cm diyaframlı için teleskoplar kullanılır; çünkü açısal çapı yalnızca 0.11"'dir. Bugün bile, gelişkin teleskopların Plüton'un yüzey ayrıntılarını tam anlamıyla sunduğu söylenemez.
Plüton'dan alınan ilk görseller, 1980'li yıllardan sonra gerçekleşmiştir. Plüton'un büyük bir uydusu olan Charon'un keşfi, bu konudaki çalışmaların önünü açmıştır. Böylece Plüton-Charon sistemindeki tutulmalar sırasında, ortalama parlaklığın değişimi gözlenerek, analizler yapılmıştır. Plüton'da parlak bir ışın noktası yayılımı, tutulma sonrası oluşan karanlıktan daha büyük bir ışın farkı doğurur. Bilgisayarlarlayapılan gözlem işlemlerinin birçoğunda, ışın haritaları yaratılır ve bu yöntem sayesinde değişen parlaklık değerleri takip edilebilir.
Günümüzde bilgisayar destekli uzay gözlemlerinin önemli bir bölümü, güncel olarak en yüksek görsel çözünürlük kalitesini sunan Hubble Uzay Teleskobu tarafından yapılmakta, bu sayede birçok ayrıntı önemli oranda görüntülenebilmektedir.Bu haritalar, Hubble'nin çektiği görsellerden en uygun piksellerin seçilip, karmaşık bilgisayar işlemleriyle uyarlanmasıyla oluşturulmuştur. Plüton'un yüzeyi 1994 ve 2003-4 yılları arasında değişime uğramış; kuzey kutup bölgesi aydınlanıp, güney kutup bölgesi kararmıştır. Bunun yanında, Plüton'daki kırmızılık derecesi 2000-2002 arasında önemli ölçüde artmıştır. Bu değişimlerin kaynağının -bir yılı 248 dünya yılına denk gelen bir cisimdeki- mevsimsel değişimlere bağlı olduğu düşünülmektedir.Plüton'un yörünge eğikliğinin ve yörüngesindeki dış merkezliliğin fazla oluşu; bu mevsimsel değişimin hızlanmasını sağlamıştır.
Plüton üzerinde yapılan çalışmalar, cisim yüzeyinin yaklaşık %98'ini karbon monoksit ve metanın da eklenmesiyle, nitrojen buzlarının oluşturduğunu ortaya koymuştur.]Plüton'un Charon'a bakan yüzeyi daha çok buz haline gelmiş metan içerirken; diğer yüzü daha çok nitrojen ve karbon monoksit buzlarıyla kaplıdır.

                                                      UYDULAR
Plüton beş doğal uyduya sahiptir: ilk keşfedileni Charon 1978'de James W. Christy tarafından keşfedilmiştir. Diğer küçük uyduları olan Niksve Hidra ise 2005'te saptanmıştır.Ayrıca, Plüton-Charon sistemi Güneş Sistemi'nin birkaç ikili sisteminin en büyüğü olması bakımından dikkate değerdir. 2011 Temmuz'unda Hubble Uzay Teleskobu tarafından çapı 13 ile 34 km arasında olan Kerberos adında 4. uydu keşfedilmiştir. 7 Temmuz 2012'de Styx isimli 5. uydu da keşfedilmiştir. Çapı yaklaşık 10–25 km. arası olarak tespit edilmiştir.
Plüton'un uyduları, diğer gözlemlenen sistemler göz önüne alındığında Plüton'a oldukça yakındır. Bu özelliğinden dolayı Plüton sistemi, araştırmacılar tarafından: "Son derece yoğun ve büyük ölçüde boş" bir sistem olarak nitelendirilir.

Plüton sistemiyle Ay'ın karşılaştırılması.[55]
AdResimSaptanma
Yıl
Çap
(km)
Kütle
(kg)
Yörünge yarıçapı (km)
(barisentrik)
Yörünge dönümü (d)
Plüton
Pluto animiert.gif
/ˈpluːtoʊ/19302,306
(66% Ay)
13,050 ×1018
(18% Ay)
2,040
(0.6% Ay)
Charon
Charon.png
/ˈʃærən/,
/ˈkɛərən/
19781,205
(35% Ay)
1,520 ×1018
(2% Ay)
17,530
(5% Ay)
6.3872
(25% Ay)
Styx201210-25 ?~47
Nix/ˈnɪks/2005914 ×101748,70824.856
Kerberos201113-34 ?~5932.1 ± 0.3
Hydra/ˈhaɪdrə/20051148 ×101764,74938.206

Niks ve Hidra'nın kütlesinde gözenekli/buzlu yoğunluk 1.0 g/cm3 olarak kabul edilmektedir.


KAYNAK: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pl%C3%BCton

SENA ÜYÜK 9/D 1679











BURÇLAR

Burçlar genel anlam itibariyle gökyüzünde bulunun 12 takım yıldızına verilen addır. Astroloji, göksel cisimler ile insanlar arasında bağlantı kurar, inceler fakat kesinlikle bir bilim dalı değildir. Burçlar üzerindeki çalışmalar çok eski zamanlara kadar gitmektedir çünkü insan var olduğundan beri yaratılıştaki gizemi çözmek, geleceği ile ilgili tahmin yürütmek amacı güder.
Burçlar temel olarak 4 gruba ayrılırlar. Her grubun içinde 3 burç bulunur. Bu gruplar şu şekildedir:


Ateş
Koç, Aslan ve Yay
Toprak
Boğa, Başak ve Oğlak
Hava
İkizler, Terazi ve Kova
Su
Yengeç, Akrep ve Balık



Koç (21 Mart - 20 Nisan)


Koç, burçlar kuşağının ilk burcudur. Hareketli ve enerjik oluşları ile tanınırlar. Ben egoları çok fazla gelişmiştir. BEN, onların aynası olmuştur adeta. Bu burçta doğanlar çok pratiktirler. Olaylar karşısında coşkularını gizleyemezler. Yaşam yolunda canlılıklarını ve atılganlıklarını yitirmeden heyecanla ilerlerler. Merak ettikleri konularda olabildiğince yaratıcılardır. Amaçları doğrultusunda ilerlerken, kendilerini eylemleri ile kanıtlamak isterler. Eğer Koç’lar girişimde bulunacakları zaman izleyecekleri rotayı ayrıntıları ile planlarsa, enerjik yapılarının da yardımı ile daha da üretken olabilirler. Bencilliklerinden kaynaklanan sabırsızlıkları ve söz dinlemez yaratılışları yüzünden zaman zaman güç durumlara düştükleri de olur. Böyle anlarda başladıkları işlerini sonuçlandırmadan bırakırlar. Konuşmaları abartılıdır, bazen gerçekleri değiştirerek anlatırlar. Kavrama yetenekleri fazla olan Koç’lar yaşam sahnesinin başrolünde olmayı tercih ederler. Aşırı kıskanç ve bağımsızlıklarına düşkün olurlar.





Boğa (21 Nisan - 21 Mayıs)



Boğa’lar hedefleri doğrultusunda ilerlerken, tüm dikkatlerini toplayabilme yeteneklerinin yanında maddecilikleri ile tanınırlar. SAHİP olma onların yaşam gerçekleridir. Bireysel ilişkiler konusunda son derece güvenilir olan Boğa’lar, insanlara yardım etmekten hoşlanırlar. Yaşamları boyunca güven ararlar ve bu yüzden kendilerini kolay kolay riske atmazlar. Amaçladıkları işler konusunda gösterdikleri sabır, bazen diğer kişileri çatlatacak boyutlarda olabilir. Bütün bunlara rağmen çevresi tarafından aranılan, sıcakkanlı insanlardır. Sürekli somut konularla uğraşmayı severler, doğada bulunan olaylardan örneklemelerle işlerini başarılı bir şekilde yürütürler. Bu yüzden ruhsal olarak da doyumlu kişilerdir. Olayları organize ederlerken rahatlıklarını gözetirler ve kendilerinin zevklerine uygun olmasına önem verirler. Yaşamdaki isteklerini elde ettikleri zaman, hiçbir koşul onları başka yönlere çekemez. Parayı rahata ulaşmak için bir araç olarak görürler.


İkizler (22 Mayıs - 22 Haziran)


İkizler burcu insanları hızlı düşüncelerine uygun çabuk hareket ederler. Aynı anda birkaç işi birden yapabilirler. Onların adapte olamayacakları iş yoktur. Bu yüzden değişik karakterli olmaları ile tanınırlar. Bu yapılarını her zaman görebilmek mümkündür. Son derece neşeli ve mutlu oldukları bir anda, aniden mutsuz olabilirler. Çevreleri tarafından sürekli yanlış anlaşılabilirler. Herhangi bir konuda bilgileri az bile olsa, bunu çok iyi gizlemeyi başarırlar. Aksine; kulaktan dolma duydukları bilgileri öyle ustaca anlatırlar ki, dinleyenler onları o işin uzmanı sanırlar. Pratik zekalarıyla, çekici ve akıllıdırlar. Bu nedenle onları tanımlayan sözcük “düşünüyorum” dur. Fakat, bu düşünceleri hep yeni arayışlara doğru yönelmiştir. Bu yüzden uzun soluklu çalışmalar onları yorar. Kendilerini iyi eğitmiş ikizler hoş ve zariflikleri ile yaşamı zevkli kılarlarken, eğitimsiz olanlar da yaşamı o kadar çekilmez hale getirirler. Kendi paralarına karşı tutumlu davranmalarına karşın, başkalarının paralarını kolayca harcayabilirler.


Yengeç (22 Haziran - 23 Temmuz)


Yaşamlarındaki her konuda aşırı bir şekilde hassas, alıngan ve kuruntulu olan Yengeç’leri tanımlayan sözcük ‘Hissederim’ dir. Sorumluluk duyguları çok gelişmiştir. Her işte olağanüstü olan ayrıntıcılıkları, işlerinde mükemmeliyetçiliği getirir. Ayni sorumlulukları karşılarındakilerden de beklerler. Yengeç’ler duygusallıkları ve duyarlılıkları ile tanınırlar. Çevresindeki her insandan da ayni hassasiyeti bekledikleri için, kolay geçinilir tipler değildir. İyi günlerinde neşeli, iyi kalpli, yardımsever, düşünceli ve anlayışlıdırlar. Fakat herhangi belirgin bir neden olmadan somurtkan ve alıngan olabilirler. Yakınlarını ve arkadaşlarını çok sevmelerine karşın, bunu pek belli etmezler. Kendilerini herhangi bir şekilde inciten kişileri zor bağışlarlar ve yapılan hareketi asla unutmazlar. Yengeç’ler müziğe ve dinsel konulara karşı ilgilidirler. Sabırlı olan Yengeç’ler tartışmalardan kesinlikle hoşlanmazlar. Duygularını sessiz bir şekilde saklarlar.


Aslan (24 Temmuz - 23 Ağustos)


Aslan kraldır, önderdir. Başkalarının yaşantılarını da onlar adına düzenlemek isterler. Her şeye karışırlar, kibirlidirler. Bu nedenle onları tanımlayan sözcük ‘Yönetirim’ dir. Yaşam sahnesinde her zaman parlayarak, odak noktası olmak isterler. Organizasyon güçleri çok fazladır. İsteklerini başkalarına kabul ettirmek, onlar için yaşamlarının ‘olmazsa olmaz’ şartıdır. İyi zamanlarında etkileyici, güler yüzlü, başkalarına yardım etmeyi seven ve bunu kendine görev sayan Aslan’lar sevimli ve iyimser kişilerdir. Ona karşı hatalı davransanız bile, size olgun bir şekilde tepki verir. Fakat; Sabrı taştıktan sonra, dürüst ve mert, gerektiğinde sert bir şekilde tavır gösterir. Zor günlerinde şansları onlara her zaman yardım eder. Yönetici gezegenleri Güneş onları en karanlık günlerinde aydınlığa çıkarır. Eğitimsiz ve gelişmemiş Aslan tipleri çekilmez olurlar. Her konuda sahip olduklarından daha fazlası varmış gibi davranırlar.


Başak (24 Ağustos - 23 Eylül)


Yönetici gezegeninizden dolayı hep bilgiyi ararlar. Zekalarını kendilerine yardımcı olan bir hizmetçi gibi görürler. Bu nedenle Başak burcunu tanımlayan sözcük ‘İncelerim “ dir. Başak’lar çalışkan ve pratik insanlar olup, yaşamlarındaki en önemli konu İş’ tir. Güvendikleri kişilere yardım etmeyi sevmelerine rağmen, inanmadıkları ve tembel olduklarını bildikleri kişilere karşı soğuk davranırlar. Yaşamları boyunca dinlenmeden çalışırlar. Onların dinlenme biçimi bile başkalarına yorucu gelebilir. Başak’ların yaşamda ayrıntılar arasında boğulma riskleri hep vardır. Böyle anlarda bile, kendi yöntemleri ile yaptıkları işlerde gelişigüzel şeyler bulunabileceğini kabul etmezler. Başaklar, genellikle kendilerini hiç kimseye kullandırtmazlar, sınırlarını belirleyerek ‘hayır’ demesini bilirler. Tutumlulukları bazen pintilik derecesindedir. İçli-dışlı olmayı sevmedikleri için, soğuk ve mesafeli bir görünüşleri vardır.


Terazi (24 Eylül - 22 Ekim)


Herhangi bir konuda karar vermeden önce, bütün şartları dengeye getirmeye çalışırlar. Olaylardaki etkenlerin olması gereken oranlarını tartarlar. Bu yüzden onları tanımlayan sözcük ‘Tartarım’dır. Teraziler güçlü bir adalet duygusuna sahiptirler. Abartılı bir hareketleri yoktur. Fakat yakın dostlarının vefasızlıkları onları çok etkiler. Nazik ve yumuşak sözlerle insanlarla iletişim kurarlar. Fakat, istemedikleri bir konuda ısrar edilirse sabır ve kibarlılıklarını yitirebilirler. Çevresinde olup, bitenler için çok meraklı insanlardır. Başkalarının yaşantısına girmeye bayılırlar. Çok istedikleri güzel şeylere başka arkadaşları sahip olduğu zaman kıskançlık duyguları ortaya çıkar, hatta ayni şeylere sahip olmak için hileli yollara başvurabilir. Kendilerini geliştirmiş Teraziler ise, çıkarları için ilkelerinden taviz vermezler. Yalnızlığı sevmezler. Her zaman güzel, dengeli ve uyumlu bir dünya ararlar. Kötü gerçeklerle karşı karşıya kalınca, kaçış yolları ararlar.


Akrep (23 Ekim - 22 Kasım)


Akrepler kadar yaşamda tutkuyla yaşayan az insan vardır. Bu nedenle onları simgeleyen sözcük ‘Arzuluyorum’ dur. Hiçbir şeyi yarım bırakmazlar. Akreplerin güçleri gözlerinden okunur. Mimiklerini kontrol altında tutsalar bile, bakışları ile sevgilerini ya da nefretlerini aktarabilirler. Duygularına kapılırlarsa, tehlikeli olabilirler. Akrep’ler ukala ve kendini beğenmiş insanları sevmezler, onları aşağılayarak hadlerini bildirirler. Kendi bildiklerini okuyarak, uzlaşmaya yanaşmazlar. Aşırı bir şekilde kuşkuculardır, kolay inanmazlar ama inandıkları bir konuyu da sonuna kadar inatla savunurlar. Çalışmalarında sabır ve özenle çalışırlarken, gösterişten uzak bir şekilde işlerini yaparlar. Kendilerini yetiştirmemiş Akrep’ler, yaşamın basitliklerine yatkınlıkları ile kendi kendilerinin yok oluşlarına neden olurlar. Cinsellik yaşamlarında önemli bir yer tutar. Ölümü yeni bir başlangıç olarak kabul ettiklerinden, ölümden korkmazlar.


Yay (23 Kasım - 22 Aralık)


Kavrama yetenekleri gelişmiş olduğundan becerikliliklerinin de katkısı ile ele aldıkları her işte, özellikle ciddi işlerde ve felsefe konularında başarılı olurlar. Bu nedenle Yay Burcunu tanımlayan sözcük ‘Görüyorum’ dur. Yay burcu insanları içtenlikleri ve iyimser yaşam görüşleri ile tanınırlar. Gençliklerinde dikkatsiz, heyecanlı ve geleneklere aykırı davranışlar içinde olsalar da, geçmiş yanılgılarından en çok ders alan kişiler bu burçtan çıkar. Özgürlüklerine aşırı düşkün, patavatsızlık derecesinde pratik insanlardır. Yay’ların yaşam çerçeveleri herhangi bir şekilde kısıtlandığı zaman, içsel bir biçimde alt üst olurlar. Akılsızca risklere atılırlar. Yayların hayatı yeniliklere olan merakları ile karakterize edilebilir. Bilmedikleri şeyleri araştırıp, keşfetmeyi severler. Yaylar çok yönlü ve ayni anda ilgilenebilecekleri birkaç konu olduğunda mutlu olan kişilerdir. Kendilerini yorgun hissediyorlarsa, o konudan sıkılmış demektir.


Oğlak (23 Aralık - 20 Ocak)


Geleceği ayrıntılı biçimde planlamaya çalışan Oğlak’lar bu özellikleri nedeniyle sık sık kuruntulara kapılarak, depresyona girerler. İşleri ile aşırı meşgul olduklarından, insanlarla zor ilişki kurarlar. Fakat, hiçbir zaman kendilerini yalnız hissetmezler. Bu nedenle onları tanımlayan sözcük ‘Kullanırım’ dır. Oğlaklar ciddilikleri, tutuculukları ve güçlü iradeleri ile tanımlanırlar. Çalışkanlıkları ile kolaylıkla başkalarının saygısını kazanırlar. Gerçek bir Oğlak’ın iki temel özelliği vardır. Güvenilirlik ve dürüstlük. Çok gelişmiş bir görev duyguları vardır. Bazen başkalarının başarısızlıklarını abartırlar. Oğlaklar arkadaşları ile ilgili çok iyi sırdaş olurlar, para konusunda dikkatli olmalarına rağmen, eli açık insanlardır. Geleneklere bağlı kişiler olduklarından, duygusal özgürlüğü anlamakta güçlük çekerler. Bu nedenle kendilerinden yaşça küçük kişilerle bazen sürtüşmeleri olur. Bu özellikleri evlerine de yansır.


Kova (21 Ocak - 19 Şubat)


Hayal güçleri sınırsız olmakla birlikte, düşünceleri bulundukları anın ötesinde, akılcı ve sezgiseldir. Kova ‘lar dik kafalıdırlar. Kendilerini dinleyenlerin ne demek istediklerini anlamadıklarını sanırlar. Kovaları tanımlayan sözcük ‘Biliyorum’ dur. Kova burcu insanları sevecen tavırları ile tanınırlar. Bu kişiler bencil değildirler. Irk, cinsiyet ve sosyal durumuna bakmaksızın, herkesin ayni olanaklara sahip olmasını isterler. Modern görünüşlerine karşın, inatçı ve sabit fikirli olurlar. Onlara yaklaşmak çok zordur, çünkü ne kadar dostça davranırlarsa davransınlar, arada her zaman bir mesafe bırakırlar. Kişisel özgürlükleri onlar için o denli önemlidir ki, bu yüzden en yakın ilişkilerini kesip atabileceği gibi, yine özgürlükleri adına her türlü özveride bulunurlar. Bu yüzden Kovalara aile yaşamı biraz zor gelir. Çoğu zaman yeni bir şeyler keşfetmek için uğraşıda bulunurlar. Belli ilkeleri sonuna dek savunmaları onları hiç rahatsız etmez. Kova Burcunu tanımlamak her zaman kolay değildir. Farklılığını karşısındaki kişiye hissettirmek onun için zor olsa da, onlar garip bir şekilde Kova’nın etkisinde kalırlar. Özgürlüğünden asla vazgeçmeyen Kova’lar için her şey söylenebilir, fakat asla dürüstlüğünden şüphe edilemez. Yaşamın bilgi ve deneyim olduğunun bilinciyle, kararlı ve inatçı bir şekilde her konuda iyi bir öğrencisidirler.. Gençlik çağlarınızdaki deneyimlerinle, ileri yaşlarda oldukça birikimleriyle öne çıkarlar.


Balık (20 Şubat - 20 Mart)





Duygusal yapıları her alanda kendisini gösterir. Sanata eğilimli bir burç oldukları için bir çok sanatçının balık özellikleri güçlüdür.Arkadaşlık duygularına çok fazla önem verdikleri için, yaşantılarında yapılan hataları affetmezler Çevrelerinin çabuk etkisinde kalırlar. Yaşamda başarılı olmak için motivasyona ihtiyaçları vardır. Mistik güçleri çok fazladır. Hissetme yönleri güçlüdür. Bilmeyi ve öğrenmeyi seven bu kişiler yaşam boyunca her şeyi merak ederler. Hatalardan ders almasını beceremezler. Aynı hataları birkaç kez tekrarladıkları görülmüştür. Alışkanlıklarına bağlı olduğu içinde bulundukları şartları kolay değiştirmekten hoşlanmazlar. Çok çabuk karamsarlaşabilen bu kişilerle yaşamak hem zevkli hem de zordur. Duygu ve mantık arasında doğru dengeyi kurabilirlerse, yaşam onlar için mükemmel olur. Fakat ne yazık ki, her zaman aynı ölçüyü tutturamazlar. Toplum ilişkilerine önem verseler de, kuşkucu yapıları yüzünden olaylara uzak kalabilirler. Sürekli haklarında konuşuluyormuş hissi içinde, karamsar ve huzursuzlaşabilirler. Politika konusunda duyarlı fakat etkileşime hazır oldukları için de zaman zaman hata yapabilirler. Aile bağları güçlü ve sevdiklerine bağlı olan bu kişilerle anlaşmak her zaman kolay değildir.

Makyaj

     Nedir?                          

  
   Makyaj en geniş anlamı ile yüz ve cildin güzelleştirmek amacıyla çeşitli kozmetik ürünlerle boyanmasıdır. Makyajın tarihçesi milatta önce 3000 yıl öncelerine dayanır. 
  
   Makyaj zorunlu bir şey değildir ve bir kuralı yoktur. Bazı insanlar makyajı kötü bir şeymiş gibi görüyorlar, makyaj denilince herkesin aklında bir ön yargı oluşuyor. Yıkayınca çıkan ve beğenmediğimizde silebileceğimiz bir şeyden bahsediyoruz sonuçta. Tabiki de  küçük yaşta yapılması zararlı ve oldukça tehlikeli. Ama kendinizi tanıdıktan sonra, kendi tarzınızı bulduktan sonra, nasıl daha iyi göründüğünüzü ve kendinizi nasıl iyi hissettiğinizi bildikten sonra zaten kendinize yakışanı ve güzel duranı yapmaya başlayacaksınız.


 
   
   
   
Kimi doğallıktan yanadır kimi makyaj yapmadan kendini eksik hisseder. Önemli olan insanın kendisini nasıl iyi hissettiğidir.   

  
  Makyaj malzemelerine bakacak olursak eğer günümüzde son derece ileri tekniklerle laboratuvarlarda test edildikten sonra, piyasaya sunulmaktadır. Seri üretimlerle maliyetin düşürülmesi sonucunda, tüketici kitlesi de giderek genişlemektedir.


    Size de ten renginize ve yüz hatlarınıza uygun ve tabi ki zevkinize uygun malzemeleri seçip aynanın karşısına geçip oyalanmak kalıyor artık..



     Günümüzde makyajla ilgili yüzlerce marka binlerce ürün mevcuttur.


     Fondöten, kapatıcı, allık, pudra, bronzer, aydınlatıcı, far, maskara, eyeliner, ruj, parlatıcı ve daha bir çok ürün..



Makyajla beğenmediğiniz yerleri değiştirebilir, farklı görünebilirsiniz işte yapabilecekleriniz.

* Uzun bir suratı daha oval gösterebilir.
* Yuvarlak bir suratı daha dar gösterebilir.
* Bitişik gözleri daha ayrık gösterebilir.
* Ayrık gözleri daha yakın gösterebilir.
* Şekilli gözlere vurgu verebilir.
* Seyrelmiş kaşları gür gösterebilir.
* Bozuk kaş şekli kaş yayı vurgulanarak güzelleştirilebilir.
* Kaşların yoğunluğu artırılabilir.
* Kaşı dökülenlere yeni kaş yapılabilir.


* Fazla büyük gözleri normalleştirebilir.
* Bitişik gözleri daha ayrık gösterebilir.
* Küçük gözleri daha büyük gösterebilir.
* Silik iddiasız gözleri belirginleştirebilir.



* Dudakları daha net çerçeveleyebilir.
* Düzensiz dudak çevresini düzeltebilir.
* Dolgun dudak görünümü sağlayabilir.
* Yara izlerini kamufle edebilir.
* Dudak şeklini vurgulayabilir veya değiştirebilir.



                         Makyajla yapılan değişimler